Pages

9 Aralık 2014 Salı

DD DEDİ




Dedesinin mezar taşını okuyan, bilimsiz çocuklar
Dedesini mezar taşıyla hatırlayan, şovenist çocuklar
Dedesinin mezar taşı parçalanmış, haymatlos çocuklar
Mezar taşını okuyan, dersten geçer çocuklar

8 Kasım 2014 Cumartesi

Mavra

Nereden gelirse yaralı kuşlar
Dikişleri o istikamete doğru dikelim
Issızlık artık beline kadar gelir olmuş
At kuyruğu ya da balık sırtı örgü 
İnce ince örelim ölgün yokuşta
Bu gülüş hiç gitmemiş suratınızın donukluğuna
Tekrara düşmüşsünüz kaydırakta

2 Kasım 2014 Pazar

Mezbele

Totaliter rejimlerin, devrimleri kendi içinde hallettikleri bir mesele bu
İçinde yırtılan perdelerin arkasında heyecanla bekleyen çocuklar
Çıkacakları anı kestiremediklerinden kasıt, böyle oluyor
Çilek rengi şarabımız kol yenlerimizden akarken, katılan katrana aklımız ermedi
İçe içkin, içkisiz içerlediğimiz nadir anlar da işe yaramadı
Tereddütlerimiz turuncu müttefikin tarafına geçti
Ve tabii kalbe en yakın bağlılıklar da
Kim çıkardı ilk demokrasiyi saklandığı delikten, kim?
Gördünüz mü?
Uzaktan komutanla kontrol edilen , t.a kalitesinde, bilemedin hd kalitesinde 1+1 ekran geleceğimiz oldu
Öncesinde çayırda nereye akacağı belli olmayan özgür salınımlı Egeler, Akdenizler
Şimdilerde evi barkı belli iyi halli Marmara denizlerine dönüştü
Pamuk helvadan idealizmimizin özeti ne diye soracak olursanız
Bohçamızda yönü hem Ege’ye hem Marmara’ya bakan dibimizdeki çakıltaşlarıyla
Nicelikte sayısız Stockholm Sendromuyla, nitelikte kayıtsız Türkiye mezbeleliği kaldı

26 Eylül 2014 Cuma

Yaşar Abi’nin toplumsal gerçekçi kısa hikâyesi





Esrik-direngen ruhu, öfkeli halini 80 döneminde gördüğü işkencelerden aldığı rivayetleri dolaşan Konur sokak sakini sosyalist bir abi. Bu sıralar daha sık rastlaşıyoruz kendisiyle. Gözlemliyorum, iki lafın belini henüz kırıp dökmeden. Fırsat olursa, emekçiliğimden biraz olsun sıra gelirse, yeri gelir o da olur, biliyorum.

Çoğu zaman içe çökmüş avurtlarındaki pembelikten soğuğu en keskin haliyle hissettiği düşünceli haliyle kendince bir başına insan hakları anıtının ilişiğinde rastlıyorum ona. Çenesine yasladığı dertli bedenine bağlı elinin bir zamanlar yıldız yumruk halini aldığı eylemleri düşünüyorum. Simasına 3-5 saniye bakmamla o kızgın ruh halinin altında müthiş bir aşk, müthiş bir duygusallık olduğunu seziyorum. Halen bir şeyleri değiştirmenin yılmaz inancı. Ondan kelli, kimi zaman o yüreğindeki coşkun akan seli köşe başının 24 saat misafiri olan Mobese kamerasına akıttığını görüyorum. Ethem'in katillerine yataklık eden, o ağacın bitişiğinde göğümüzü karartarak gözüken o sevimsiz yaratık değil mi? işaret parmağını sallayarak "işine geldiğini işle, işine gelmediğini fişle" aygıtına yine uyarı çekiyor. Daha önce defalarca yaptığı gibi. Yine birilerini kovalıyor az sonra, seneler önce cebbar eli satırlılara yaptığı gibi.

Faşizan vaziyetlere karşı ne kadar çatık kaşlıysa civar kaldırım sakinlerine de bir o kadar şefkatle ihtimam gösteren bir adam. battal boy çöp poşetlerinde saklanmış süpriz çıkını kovalayan kedi ve köpeğin mücadelesine pür dikkat gözleri kesildiğinde yine o çakmak çakmak yıldızlaşmış gözlerindeki "çare ne olabilir" kaygısını görmek mümkün. Bir sonraki esnaf ikramında paylaşılacak bir döner parçası, az ötedeki lokantada yarım bırakılmış ekmek ısırığı, Dost Kitabevi'nin mini bahçesinde nereden sürüklendiği bilinmeyen bir sosis artığı... Hepsi de sevgi değer yengisine dahil. Sevginin değeri vicdanla güzelmiş meğer.

Sevdasına eşlik eden kitap sayfalarını İmge Kitabevi'nde çevirirken görülüyor zaman zaman. Sızılı bir ezgi kulaklarını aksak aksak dolaşırken o kâh Ahmed Arif'in, kâh Arkadaş Özger'in dizelerinin peşine düşüyor.  Kendi düşün dünyası gibi unutulmaya yüz tutmuşluktan dolayı ucuz kitaplar bölümüne taşınmış ama içerik açısından servet değerindeki Hür Yümer'e, Prévert'ye, Almila Kursar Kuş'a takılıyor gözleri.  İki üç tane metal alaşımlı yuvarlak cisime alınabilir ederdeki kitaplardan kısıtlı sayıda alıyor. Rafların arasından çıkıp soluğu sokakta aldığında yeri gelir kendisi gibi yalnız haldeki metinlere daldırıyor yorgun gözlerini. Kimi zamansa ezberine aldığı, duyulduğunda şöyle helalinden lezzetli bir yumruk yenmiş hissi yaratan mısralardan devralarak anlatıyor meramını.

15 Temmuz 2014 Salı






Çamaşır suyuna yatırıp hepinizi çürütece'm
Konyağa batırıp aklınızı kemirece'm
Kalırsa bir parça budunuz kapitalizme servis edece'm
Halen umut umut diye inleyen feryadınızı
Kalamar yiyemeyen ağzınızı
Ve "yarın" diye beslediğiniz topyekûn tüm hayallerinizi
Enjeksiyonla ölüm yatağına bağlayıp
Her gün bir doz enjekte ederek
Yavaş yavaş yok edece'm

Açım be aç anladın mı sersefil yaratık
Cesaretini canileştirdiğim pitbull'a
İradeni uzun adam'a
Ve cümle yaşam enerjini köklerinden sökerek
Başka gülümseyen uyumsuzların kanını
Emmeye devam ve devam edeceğim

Güç bende, algı joystick'i bende, nereye istersem oraya yönlendiririm, orayı tarumar ederim! doymam ben, açım aç, düşünceni de al, defol git önümü aç!

3 Temmuz 2014 Perşembe

Okyanus-İsa-İrem




Daha fazla alan ayrılmasın
Kazma bir kere daha toprağa batmasın
Koskoca dünyaya sığdırılamayan çocuk kalmasın

Çiçek tarhında çiçekler açsa
Yerini mermerden mezar taşı almasa

Yeraltında intihar öyküsü
Yeraltında cinayet örüntüsü

“Ne boka yaradı normal olmak”
“Bu dünya menim renglerimi daşıyabilecek keder güçlü değil”

Yazıp yazıp buruşturduğumuz notları
Geleceksizlik öğreten suratlara kondurmak için
Çukuru açtık
Gömmek için, göremeyeceğimiz notları
Sulamak istemiyoruz
Sene-i devriyede ölüm hatırlatan otları

Asıl, en dibe son satırlarımızı koyup yaşamı oradan söküp çıkartmak
Asıl, en dibe gökkuşağıfobiyi yerleştirip kaybettiğimiz neşeyi bulup almak

El alem ne der? El alem der ki,
Bize sorma, “geleneğin” artık gülmektir,
Hiç aklına gelmedi ama geleceğin yek başına senindir.


Neyzen Nuri


Ramazana özel postmodernist yaklaşımlarıyla tanınan Neyzen Nuri, sahur vakti neyini İrfan Caddesi Nedim Sokak’ta üflemeye çalışırken, mahallenin odunlukta ağır, akıllılıkta hafif gençleri tarafından darp edildi. Enstrümanına zabıta tarafından el konuldu. Korsan davulcu muamelesi görüp 944848,348338 lira adli para cezasına çarptırıldı. Neyini üflerken çaldığı telifsiz müzik parçası nedeniyle de müzik yapımcıları birliği ve odaları tarafından mahkemeye verildi, 4 duruşma sonrası 2 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Şu anda da kendisi mahpus damının borularında kaval yapma peşinde; ama cezaevi yönetimi olası bir icat karşısında dünya patent enstitüsünün yönetmeliğini ihlal ediyor mu diye bu çalgıcıya dair hızlı bir soruşturma içine girdi. Hiç olmadı kamu malına mukavemetten ağırlaştırılmış hücre hapis cezası alması bekleniyor.

21 Haziran 2014 Cumartesi

Huzur Bozumu Şenlikleri


Biz, hepimiz, ne güzel de eğleniyoruz
Ne güzel simit yiyoruz heybetli boğaz manzarasına karşı
Her şey ne güzel disko topu altında kendimizden geçince
Her şey ne güzel denizde deve güreşi yapınca,
Ne güzel beşinci dubleyi mideye hapsedince

Ya sen, sen de mutlu musun evdeki güzel insan
Aydınlık mı ufkunun dehlizleri
Hareket etsen bubi tuzaklarına yakalanır mısın?
Pencere kirişinden güç alıp dışarıda yağan yağmuru izlediğin yerde
Artık açılması belli şartlara tabii perdeler mi var?

Sokakta tehlikeli gözlerin ve sözlerin çeperindeki gece emekçisi
Çengelli iğne sokulup bütün sevda hücreleri iğdiş edilmiş ruh
Sözleşmeli zapturaptlarda kıyıma uğrayan beden
Sorunlu musibetin zehir akıtmak istediği can
El etek çekmek için risk bağımlısı mı olmalısın?

Yalın ayak geziyoruz balonda
Semaya ayakkabılarıyla girenlerin arasında
Yer çekimi kanunu bâkî bulutların kavşağında 
Düşecektir her yerde bulunur hint kumaşı
Yarını da olan bugünün özgül ağırlığında

Anımsatmak dipte neler yaşandığını
Anıştırmak ayakkabılarının içinde çoraplı ayaklarının bulunduğunu
Alıştırmak tavanın ve tabanın sabit bir evrene ait olmadığını

Çilingiri sana zimmetli sokak anahtarı
Saklanan gizli bölmedeki umut, evin kuytu köşesindeki
Rahatsızlığı yaratmak için huzursuzluğu elden ele dağıtıyoruz
Rahatı yaratmak için huzuru kardeşçe pay ediyoruz
Hazırlar mısın yan taraftaki yerini?
Hazır mısın söylemeye kaos ninnisini?

17 Haziran 2014 Salı

Reaksiyon


Parya olmadığımızı anlamasınlar
Kalkın! Yaşam taklidi değil yaşamı yapalım
Her şey bitti çölü kıta Mu’da kaldı,
Sabahattin Ali Raif’le umuda aldı, dönmeyelim
Kuma karışmış motivasyon ayıklanası
Yerdeki tozları toplayalım Maria Puder’leri  üfleyelim
Yokluk etkisinde çokluğumuz sezilmesin
Avazımızı ölü topraklardan esirgeyelim
Birbirimizde bulduğumuz hevesimiz bir mihrap
Çoğalıyor peyderpey

Onu ise lümpen ocaklarında gezdirsinler, boşver
Ucuz harabımızla paspal hanelerde kalmaya biz devam edelim
Rükuş şarabınızla denize nazır bronzlaşın, elleşmeyelim

Hadi oradan kadın sen de kanalı, yine tıkanmış
Tuz ruhunu kullanmak da yoz bir ruha düşünce
Olanlar, tabansızca boğulanlar
Aşırı havyar ve safran tüketimi sonucu oluşan zehirlenme
Midesel olduğu kadar…
Çekemeyen çekmeceyi uçurum kabul eder
Fikir tözünü mantık mıknatısı çeker
Aşık usanmakta, sabahın hatırı kalmakta
Yaz gelir, daha fazla reaksiyon gerekir



 


10 Haziran 2014 Salı

Sevistan




Bir tutam sevgisi
Bir avuç hüznü varsa
Koşup gelmelidir insan
Yer kapmalıdır bu tahtı gönülde
Dişini geçirmeli elmaya
Ortak olmalıdır ısırığa
Yarısını kapmalı
Bir köşeye çekip yaklaşık bir ömür boyunca
Sineye saklamalıdır
Bir kere  değil, bin defa da olsa tamamını bitirememelidir

Ne elma o kadar da Amasya
Ne portakal o kadar da Washington
İnsan hissiyat okunu erostan tarafa atmazsa

Alıp başını gidemeyecekse ikili biçimli
Özgür ruhunu mezbeleye götüreceklerdir
Bağcıklarından kurtulup yareni aramak için
Sevistan ormana gece yarısı dalmayacaksa
O öpücüğü yarım bırakmalı, kalbine kepenk vurmalıdır.
Balta girmemiş orman burasıdır
Hiç restorasyon görmemiş Roma harabesi buradadır
Balta girmese bile sevda giremeyecek değildir
Restorasyon görmemiş diye sevgi görülmeyecek midir?

 Aş oraları aşka engel koyan kuralları
Otoriter betondan şuraları
Kalbini de yanında getirmeyi unutmadan
Kap gel özlemini sokul yana
Ayva ağacı çiçekleniyor sevistan’da