Pages

26 Eylül 2014 Cuma

Yaşar Abi’nin toplumsal gerçekçi kısa hikâyesi





Esrik-direngen ruhu, öfkeli halini 80 döneminde gördüğü işkencelerden aldığı rivayetleri dolaşan Konur sokak sakini sosyalist bir abi. Bu sıralar daha sık rastlaşıyoruz kendisiyle. Gözlemliyorum, iki lafın belini henüz kırıp dökmeden. Fırsat olursa, emekçiliğimden biraz olsun sıra gelirse, yeri gelir o da olur, biliyorum.

Çoğu zaman içe çökmüş avurtlarındaki pembelikten soğuğu en keskin haliyle hissettiği düşünceli haliyle kendince bir başına insan hakları anıtının ilişiğinde rastlıyorum ona. Çenesine yasladığı dertli bedenine bağlı elinin bir zamanlar yıldız yumruk halini aldığı eylemleri düşünüyorum. Simasına 3-5 saniye bakmamla o kızgın ruh halinin altında müthiş bir aşk, müthiş bir duygusallık olduğunu seziyorum. Halen bir şeyleri değiştirmenin yılmaz inancı. Ondan kelli, kimi zaman o yüreğindeki coşkun akan seli köşe başının 24 saat misafiri olan Mobese kamerasına akıttığını görüyorum. Ethem'in katillerine yataklık eden, o ağacın bitişiğinde göğümüzü karartarak gözüken o sevimsiz yaratık değil mi? işaret parmağını sallayarak "işine geldiğini işle, işine gelmediğini fişle" aygıtına yine uyarı çekiyor. Daha önce defalarca yaptığı gibi. Yine birilerini kovalıyor az sonra, seneler önce cebbar eli satırlılara yaptığı gibi.

Faşizan vaziyetlere karşı ne kadar çatık kaşlıysa civar kaldırım sakinlerine de bir o kadar şefkatle ihtimam gösteren bir adam. battal boy çöp poşetlerinde saklanmış süpriz çıkını kovalayan kedi ve köpeğin mücadelesine pür dikkat gözleri kesildiğinde yine o çakmak çakmak yıldızlaşmış gözlerindeki "çare ne olabilir" kaygısını görmek mümkün. Bir sonraki esnaf ikramında paylaşılacak bir döner parçası, az ötedeki lokantada yarım bırakılmış ekmek ısırığı, Dost Kitabevi'nin mini bahçesinde nereden sürüklendiği bilinmeyen bir sosis artığı... Hepsi de sevgi değer yengisine dahil. Sevginin değeri vicdanla güzelmiş meğer.

Sevdasına eşlik eden kitap sayfalarını İmge Kitabevi'nde çevirirken görülüyor zaman zaman. Sızılı bir ezgi kulaklarını aksak aksak dolaşırken o kâh Ahmed Arif'in, kâh Arkadaş Özger'in dizelerinin peşine düşüyor.  Kendi düşün dünyası gibi unutulmaya yüz tutmuşluktan dolayı ucuz kitaplar bölümüne taşınmış ama içerik açısından servet değerindeki Hür Yümer'e, Prévert'ye, Almila Kursar Kuş'a takılıyor gözleri.  İki üç tane metal alaşımlı yuvarlak cisime alınabilir ederdeki kitaplardan kısıtlı sayıda alıyor. Rafların arasından çıkıp soluğu sokakta aldığında yeri gelir kendisi gibi yalnız haldeki metinlere daldırıyor yorgun gözlerini. Kimi zamansa ezberine aldığı, duyulduğunda şöyle helalinden lezzetli bir yumruk yenmiş hissi yaratan mısralardan devralarak anlatıyor meramını.