Pages

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Ağlasan Bile Duyamayız Sesini Mısralarında

Biliyorum çok şey anlatmak istedin, Biliyorum epeyce yaklaştın, Biliyorum bir yer vardı her şeyi söylemenin mümkün olduğu Hem de sen bu derde düşmeden önce Ama sevgili güzel insan cinsi; koruyamadın bu dünyayı, bak elinden kayıyor gidiyor, kuzey buz denizi eriyor. Kadına şiddet devam ediyor. Üç kuruşa evlatların yitiyor. E, biliyorum çok şey anlatmak istedin ama filmin sonu geldi, kamerada yok el sallayacak, ne yapacağız şimdi? Yahu şaka da değil, emin ol. Neyse, en iyisi son arzunu ifa et, yak bunca gamının üzerine tütünü bol bir sigara.
Enhanced by Zemanta

12 Ağustos 2012 Pazar

Kolektif Bilinçaltı

Çürümeye yüz tutan bilincin, ayyuka çıkan mendeburca olan altı. Kemirgenler gibi et, yenir durur, yer üstünde bekleyen barış güvercinleri bu tehlikeden ürker. Çoğu zaman hazırlıksız yakalanırlar. Çünkü kolektifliği zamanın ruhunda aramazlar. özgürlükte aradıkları için suçlanırlar. Karanlıkta, karanlık oda'da barışın fotoğraflarını banyo ederler. İd'lerin barışçı olanları kare kare aydınlığa salı vermek isterler kardeşliklerini, onlar da birleşmek için çırpınır. Tam oda'dan çıkmak üzereyken başkalarının süperegosu aniden olay yerinde biter, ani bir çarpışma başlar. Savaşçı süperegolar sayıca çoklardır, pek çoklardır. Süngüsünü düşürmeleri kolay olur özgürlükçü idlerin. Varisliğini de iyi muhafaza ederler, hitlerin. tasmasını boyunlarından alırlar, itlerin. çünkü onu büyütürler, altlarındaki bilinçle. Ve böylece, insanlığın boyunduruğuna emanet edilecek koca bir tasma haline getirirler. Sonrasında, tasmada özgürlüğü bulduğunu sanır özgürlükçü idler. Psikolojik hegemonya insanlığa hükmeder. ve bazıları halen spartaküslüğe devam eder. Küslüğü derdest eder ve tüm özgürlükçü idler dahil çoğunluğun bilinç altlarına, onlara yabancı lisan gibi gelen bir dilde, özgürlük dilinde, barışı telaffuz ettirmek için çaba harcarlar. O vadeden sonra, kolektif bilinç altcıları da, barış alçılarını cerrahi bir operasyonla açtıracaklardır. Kapalı olarak sakladıkları eşitlik türkülerini dünyaya salacaklardır. O saat sonunda eşitlik, barış, kardeşlik, özgürlük bilinçaltlarında salınacaktır. sersefil dışa vurumlar bundan böyle özgürlüğü cıvıldayacaktır. Bilinç nehirindeki bilinç altları, özgürlüğü akıtacaktır.
Enhanced by Zemanta

9 Ağustos 2012 Perşembe

Sevin Seydi, Oğuz Atay, Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar


Kitap kapağındaki bu resimler ressam Sevin Seydi'ye aittir.
Enhanced by Zemanta
 Tutunamayanlar" ve "Tehlikeli Oyunlar"ın başında Oğuz Atay’ın "Sevin'e" ithafını görürüz; bu Oğuz Atay'ın tek gerçek tutkusu Sevin Seydi'dir, iki kitap da ona adanmıştır. Oğuz Atay okurları Sevin Seydi ismine yazarın günlüğünde de sıkça rastlar. Ressam olan Sevin Seydi, Atay’ın bu iki romanının ilk baskıları için kapak hazırlayan ve Tutunamayanlar yazılırken bir yandan da onu İngilizceye çevirmeye başlayan isimdir. Sevin Seydi aslında Oğuz Atay'ın en yakın arkadaşı Uğur Ünel'le 1957'de evlenir. Bu sırada Atay da Fikriye Hanım'la evlidir. 1967'de iki çift de farklı nedenlerden boşanırlar. İşte Atay ve Sevin Seydi'nin yakınlaşmaları da bu dönemde başlar. Oğuz Atay 1968 yılının başlarındaTutunamayanlar'ın ilk sayfalarını yazmaya başladığında ise, aynı evi paylaştığı Sevin Seydi bir sığınak olur onun için. Bir yıl gibi kısa bir sürede romanın yazımını bitirir Oğuz Atay. Sevin Seydi’nin de o dönem yaptığı bazı resimleri “SSZYR” diye imzaladığı görülür: “Seni Sevdiğim Zamanlarda Yaptığım Resimlerden”. Bu kısaltma da bir ithaf olarak okunabilir elbette. Atay’ın ilk evliliğinin ardından Tutunamayanlar’ı yazarken aynı evi paylaştığı büyük aşkı Sevin Seydi, Atay’la ilişkisinin ardından Londra’ya yerleşmiştir. Halen Londra’da yaşayan Sevin Seydi, yakın zamanda yayınlanan ve Oğuz Atay’ın yaşamının anlatıldığı, Yıldız Ecevit’in ‘Ben Buradayım’ kitabı için Atay’la ilişkileri hakkında hiçbir açıklama yapmamıştır.

5 Ağustos 2012 Pazar

dÜZENLER, AnonimlER, RenKLER


                                     Düzenler-Anonimler-Renkler 1  




                           



Gitmeli mi acaba, karışmalı mı rüzgâra, eriyip toz bulutu haline gelmeli mi, kapı arkasında döneceğin an gene bin doz can acıtıcı bozgun. Her an hayatında ve her an ensende can acıtacak binlerce siyah kuzgun.  Uçmalı mı acaba, gökyüzünde dans etmeli mi? Ankara kalesi manzaralı bir fotoğraf karesi olmalı mı?

 E , sor bi bakalım senin kanatların var mı, belki bir adım sonraki dünyanda olabilir ama şimdilik yok. Hem kanatların geçeceği yarasız, beresiz bir deri olması lazım. Sende var mı? Yok! Sana zaten "döv"meyi yapmışlar kimliği mütemadiyen belirsiz şehr-i eşkiya-i güvenlik görevlileri.

Danışma ne tarafta mı? Onlar Sartre'a danışmadılar senin varoluşunla ilgili sorunu, kusura bakma. İnandıkları inanç neyse ona sordular ya da sorarmış gibi yaptılar, yaratıcının cevap vermediği yerde kılıfına uydurdular. Bürokratik yaşam sağ olsun, oradan örnek aldılar.

Aydınlığın selamı sabahı kestiği yerde karanlık oldu, ve karanlık kuytu bir köşede karanlık kararlılıklarını, danışmandan aldıkları 3 no'lu bıçağın en sert maddesine dayanaraktan uygulamaya koydular. Yetkili karar merciinin ilanı sabitti. Bıçakların işe yaramadığı yerde senin gelip geçerken severek baktığın kayın ağacından birkaç tutamla bu yara bere işlerini halledeceklerdi. Ve nitekim gereğini yaptılar. Seni o gün doğanın kanunu maddesine uymadığın "korku" bendinin, "kılık kıyafetine bak lan" fıkrasına göre cezalandırdılar.

Doğru haklısın iki yana doğru açıldı yara. İçinden tan kızılı berraklığında bir renk dışarıya doğru sızdı evet bunda da haklısın. Ama kabül etmeliyiz ki bazı yerler siyahlı, yer yer kahverengiye çalan, kimi yerlerdeyse morun tonları görülebiliyordu. Krizantem çiçeğine benzemediği besbelliydi. Ama idare et, yurdun dört bir yanında duyduğun örnekler gibi olmadı. O köhne sokak ortasında iki seksen yere de uzanabilirdin. Merhameti bol insanlara denk geldin. Git bir milli piyango çek haydi, şanslısın.

-Şans? Şansın hatırı sayılı miktarda olanı düzenlere, düzenlemelere, güzelleme çekenlerde ortaya çıkar.  

Ben de onu diyorum zaten sen düzende düzülemiyorsun ve düzelemiyorsun! Düm düz yola estetik düzen vermeye çalışıyorsun ve adımlarınla yerin altını ve ruhundaki yeraltını rengârenk yapıyorsun. düm düz olacak, "normal" olacak.  Ürkütme düzgünleri. İşine gelirse, bu dünyanın kelimeleri bunlar, sen karşı geliyorsun güzelim.

Hele ki, hiç duymamış olayım renk mi? Tek renk siyahtır. Bunu belle. He, illaki renk istiyorsan bak alacalı beleceli renkleri serpiştirdiler vücudunun farklı yerlerine. Onlarla yetin. Yakında sen de biliyorsun ki yeni bir renk öğreneceksin, beyaz. Ya da anlattıkları köprü doğru ise ve geçer isen kızıl, kıpkırmızı bir ateşi de görebilirsin.

Neyse, fazla laf zebani usandırır derler, şimdi karış gökyüzüne.

Eninde sonunda karışacaksın, diplerde yaşayan o anonim ben, hiç yanılmadım. Belki bir karboran gününde. Belki de, ıssızca, bir ayın güzünde.