Pages

16 Aralık 2012 Pazar

D-ur, Dur! Ur!


Kötü günler sanırım benim için başlıyor, umarım olduğu yerde kalandır. 20’leri 30’ları geçemeyenler kulübüne üye olmak için sanırım erken.

Ancak durmuyor bir şeyler bir şeyleri taşıyor, hissediyorum. Taşımasa kalsa ve kaldığı yerden de iş makinasıyla onu aldırsak ve öyle devam etsek ya olmaz mı? Peki bu onu kabul eder mi? Hangi emperyal, genetiği değiştirilmiş bünyeler bunu getirdi taşıdı zihnime, bilemiyorum.

Direniyorum birkaç aydır. Evet şundandır dedim yok, bundandır dedim yok o sinsi varlık kendini belli etti. okuldur, eylemdir, protestodur derken bir unuttuğumuz bir ben vardı, benden içeri(?). Sabah 7'de o camekanlı yerde olmazsan alamıyorsun sıra fişini, sırayı... E, git sen de 7'de gir sıraya. Sanmıyor musunuz ki gitmedim gittim ama "bir şey soracağım"lar "sonuç gösterme"ler biter mi, bitmez. Bazı tetkikler mi? 3 ay sonraya, 5 ay sonraya. ya 5 ay sonra? e sınav haftası be kuzum. Böyle geldi böyle geçmiş günler.

Sahi dedik özel güzel yerler var di mi? Memleketin her sathı özel poliklinik, tıp merkezi, e haydi anacım kitaba mitaba harcayacağına şu kayekanı, gitte ampaakıllı bir yer de değerlendir. Kendini düşün. Çalış güven. Sırtladık çantamızı (malum filmler benim boyum yüksekliğinde yağmur da yağıyor dedim en akılcısı çantaya koymaktı) bindik metroya. Şu vücuttaki ne menem bir dalgalanmaymış öğrenelim dedik. Eh şu ağrı / vücut ilişkisinin bir adı da konsun dedik. Düştük yollara.

Cebimizdeki birkaç meteliği radyasyonlu cihaza kaptırdık ya! Kaptırdık besbelli. Nükleer karşıtıydık ama gelin görün ki ilk kaytarmayı yine biz yaptık. Bedenimizi kandırıp oraya girdik. Aslında kafamızı kaptırdık. Umarım benimsememiştir. Ey radyasyon beni de yendin ya türlü ışınlarını üstüme gönderdin ya sana ne demeli! Hem, senin varlık nedeninden pay kapanlar bize çalım attı hem de seni kullanmamıza sebep olanlar.


Sgk dediler, senin primin yatıyor dediler ama Kyk'nın son kuruşlarını da kuruşu kuruşuna aldılar. Neymiş sgk olmaya imiş sen o sıfırın yanına bir sıfır daha ekle imiş. Bak sen şu bıyıklı ataerkile! Yürü git dedim içimden, soydun soğana çevirdin...


Enhanced by Zemanta

1 Aralık 2012 Cumartesi

Gözetleme Kulesi-Pelin Esmer

Pelin Esmer'in tecavüz sonrası kadın bireylerin yaşadığı travmatik süreci iyi bir şekilde perdeye yansıttığı film. İstemediği bir doğum ve istemediği, bir şekilde hayatına rol verilmek istenen bir kadın. Hayalleri telsizdeki kod adı gibi"dipsiz göl"e gönderilen bir kadından bambaşka bir hayat yaşaması bekleniyor. Olgun Şimşek'in filmdeki rolünde de olumsuz bir hayata sürükletilen bir kadına destek olması sahici bir derde ortak olma durumundan ziyade "bencil"ce bir ortak gelecek hayali. Türkiye'nin binlerce farklı yerinde de aynı terane söz konusu değil mi? Sözde çaresizliğin pençesine düşmüş kadına kol kanat geren erkek figürü ve bu erkek figürünün kadını tamamen sahiplenmesi, onun üstünde tek söz sahibi olarak kendini görmesi. Çünkü zaten ona göre toplumun hayatın her alanından ekarte ettiği bir kadına kucak açması müthiş bir babayiğitlik örneği. hayatta düşenin sözü olmaz dercesine Olgun Şimşek'in Nilay Erdönmez'in dinlenme tesisinde bıraktığı bebeği getirip daha sonrasındaki kadına karşı dayatmacı hareketleri gerçekten tahammül edilemez.

Sürekli olarak kadından bebeği emzirmesini istemesi, kadının travmasına sadece napsaydım bebeği kör kıyamette mi bıraksaydım eksenli yaklaşımı filmdeki birçok Olgun Şimşek bencilliğinin tezahürüdür. Bir sahnede yine kadına verdiği emzir emri sonrasında sütüm yok cevabını almasıyla git mutfakta tencerede süt var, onu kaynat içir demesiyle bulduğu çare yine erkek savurganlığını, başıboş vermişliğini gözler önüne seriyor. Bu aldırmazlık hali kadının artık bunalıp o gözetleme kulesinden gitmesi sonrasındaki Olgun Şimşek tepkisizliğiyle yine ortaya çıkıyor. Olgun Şimşek yokuşta geçen 1-2 diyalog sonrasında arkasını dönüyor ve kuleye doğru çıkmaya başlıyor ancak Nilay Erdönmez'in de peşinden geldiğini sanıyor. Tabii öyle olmuyor o kaçmaya devam ediyor. bu kadının erkeğin arkasından geleceğine ilişkin erkeğin emin hali vurdumduymazlığın belli başlı nüveleri.

Olgun Şimşek'in zorbalığı kuleye kendisini kontrol etmek için gelen bir görevliye, Nilay Erdönmez'i işaret ederek "tanıştırayım karım" demesiyle doruğa çıkıyor. Kadının hayalleri, kurmak istediği hayat iki dudağın arasında tuz buz oluyor. "e, bir dakka ya benim fikrim" diye sorulmasına fırsat bırakılmıyor. Velhasıl, günümüzde kadını hiçe sayan onlarca "babayiğit"ciklerin sahte yardım etme konumlarını filmde an be an görüyoruz. Pelin Esmer'in yüreğine sağlık ilk filminden sonra üstüne kat be kat koyarak yolunu almaya devam ediyor.

Enhanced by Zemanta