Esrik-direngen ruhu, öfkeli halini 80 döneminde gördüğü
işkencelerden aldığı rivayetleri dolaşan Konur sokak sakini sosyalist bir abi.
Bu sıralar daha sık rastlaşıyoruz kendisiyle. Gözlemliyorum, iki lafın belini
henüz kırıp dökmeden. Fırsat olursa, emekçiliğimden biraz olsun sıra gelirse,
yeri gelir o da olur, biliyorum.
Çoğu zaman içe çökmüş avurtlarındaki pembelikten soğuğu en
keskin haliyle hissettiği düşünceli haliyle kendince bir başına insan hakları
anıtının ilişiğinde rastlıyorum ona. Çenesine yasladığı dertli bedenine bağlı
elinin bir zamanlar yıldız yumruk halini aldığı eylemleri düşünüyorum. Simasına
3-5 saniye bakmamla o kızgın ruh halinin altında müthiş bir aşk, müthiş bir duygusallık
olduğunu seziyorum. Halen bir şeyleri değiştirmenin yılmaz inancı. Ondan kelli,
kimi zaman o yüreğindeki coşkun akan seli köşe başının 24 saat misafiri olan Mobese
kamerasına akıttığını görüyorum. Ethem'in katillerine yataklık eden, o ağacın
bitişiğinde göğümüzü karartarak gözüken o sevimsiz yaratık değil mi? işaret
parmağını sallayarak "işine geldiğini işle, işine gelmediğini fişle"
aygıtına yine uyarı çekiyor. Daha önce defalarca yaptığı gibi. Yine birilerini
kovalıyor az sonra, seneler önce cebbar eli satırlılara yaptığı gibi.
Faşizan vaziyetlere karşı ne kadar çatık kaşlıysa civar
kaldırım sakinlerine de bir o kadar şefkatle ihtimam gösteren bir adam. battal
boy çöp poşetlerinde saklanmış süpriz çıkını kovalayan kedi ve köpeğin
mücadelesine pür dikkat gözleri kesildiğinde yine o çakmak çakmak yıldızlaşmış
gözlerindeki "çare ne olabilir" kaygısını görmek mümkün. Bir sonraki
esnaf ikramında paylaşılacak bir döner parçası, az ötedeki lokantada yarım
bırakılmış ekmek ısırığı, Dost Kitabevi'nin mini bahçesinde nereden
sürüklendiği bilinmeyen bir sosis artığı... Hepsi de sevgi değer yengisine
dahil. Sevginin değeri vicdanla güzelmiş meğer.
Sevdasına eşlik eden kitap sayfalarını İmge Kitabevi'nde
çevirirken görülüyor zaman zaman. Sızılı bir ezgi kulaklarını aksak aksak
dolaşırken o kâh Ahmed Arif'in, kâh Arkadaş Özger'in dizelerinin peşine
düşüyor. Kendi düşün dünyası gibi
unutulmaya yüz tutmuşluktan dolayı ucuz kitaplar bölümüne taşınmış ama içerik
açısından servet değerindeki Hür Yümer'e, Prévert'ye, Almila Kursar Kuş'a
takılıyor gözleri. İki üç tane metal
alaşımlı yuvarlak cisime alınabilir ederdeki kitaplardan kısıtlı sayıda alıyor.
Rafların arasından çıkıp soluğu sokakta aldığında yeri gelir kendisi gibi
yalnız haldeki metinlere daldırıyor yorgun gözlerini. Kimi zamansa ezberine
aldığı, duyulduğunda şöyle helalinden lezzetli bir yumruk yenmiş hissi yaratan
mısralardan devralarak anlatıyor meramını.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder