Pages

23 Aralık 2013 Pazartesi

Dünya savaşlarının ortasında, bombaların arasında ruhun sığınağı kitap


2. dünya savaşında 40 bin kişinin öldüğü 1-1,5 milyon kişinin de evsiz kalmasına sebebiyet veren Nazi Almanyası'nın Londra'yı aralıksız bombaladığı Blitz döneminde zengin ailelere ev sahipliği yapmış Holland House da bu bombalamalardan nasibini alır. 17. yy'dan 27 Eylül 1940'a kadar zengin ailelerine konak olan bu yapı o gün ve sonrasında 1952'ye kadar sahipsiz bir şekilde varlığını sürdürür. Özel bir mülkiyet olmasına rağmen tabiatıyla bu olay sonrası mekân artık kamusal bir nitelik kazanmış olur. Ertesi gün Londra'lı kitap tutkunları bu yapının kütüphane bölümüne girerler ve raflardaki çeşitli kitapları incelemeye başlarlar. Ardından fotoğraf sanatçısının anonim olduğu bu enfes kare kalır bizlere de. (Kimi iddialara göre 2. Dünya Savaşı sırasında psikolojik bir savaş da yürütüldüğü için bu fotoğrafın kasıtlı planlandığı şeklindedir. O zamanlar dönemin ünlü İngiliz gazetelerinde bu fotoğraf anı defalarca yer alır. Hedeflenen, Blitz hezimetinden dolayı fiziki ve moral olarak çöken İngiliz halkına bir parça olsun umut aşılamak, İngilizlerin halen diri olduğunu dünyaya kanıtlamaktır.)

Şu anda Holland Park olarak varlığını sürdüren kompeksin içindeki Holland House senelerce Rich, Fox gibi aristokrasi sınıfına mensup ailelerin ikâmet ettiği bir yapıydı. 19. yüzyıl boyunca da İngiltere'de whigistler yani liberal burjuvayı benimsemiş insanlar toplantılarını bu evde yaparlardı. Yani bir anlamda sıradan halk için kapalı bir şato gibiydi Holland House. Fotoğrafta gördüğümüz insanlar her ne kadar fötrleriyle, paltolarıyla modernist bir hava taşısalar da ne durumda olduklarını bilemeyiz. Ancak şu bir gerçek ki 52'de savaştan hemen önceki sahibi Giles Fox Strangways, Londra Şehir Konseyi'ne bu yapıyı satana kadar açık bir alan olarak burası varlığını sürdürdü.



8 Ekim 1940'da çekilmiş bu fotoğraf karesinde ise yer yine Londra, Londra'daki bir kitabevi. Bir kadın yıkıntılar arasında kitapçıdan aldığı bir kitabı okuyor. Yıkımın hemen sonrasında çekilmiş bu fotoğraf hayalleri öldürmeye çalışanlara bir cevap niteliğinde aynı zamanda. Çeken fotoğraf sanatçısı yine anonim ama fotoğraftaki kişinin kim olduğu o kadar da flu değil. Kimi kaynaklarda 1930-1940'lı yıllarda İngiltere'deki lezbiyen hareketinin önemli bir ismi olduğu söylenen Janet Wilkinson*.

*Rebecca Jennings-A Lesbian History of Britain

21 Aralık 2013 Cumartesi

Nagehan Alçı-Keşke bakanların alabileceği rüşvet minimuma inebilse

  Nasıl da azı karar çoğu zarar demeyen bakanlarımız var, rüşvet dediğin şeyin de bir sınırı olmalı cağnım, azizim. Devlet neden yasa çıkarıp rüşvet almanın üst sınırını ve alt limitini belirlemez? Böyle bir ihtiyaç var. Ama bu tembeller yapmıyorlar Nagiş haklısın. Varsa yoksa asgari ücretle geçinen insanların dertleri! Off. Bir zamanlar ben de duymuştum şunu, hani ne derler? İşini hakla, hukukla halletmeye çalışan garip ama dürüst insanların varlığını. Böyle şeyleri duydukça insan bir yaşına daha giriyor. Rüşvet denen kolay bir yol var kuzum, halen alınterini kullanan Victor Hugo döneminden kalma romantikler var. Korkunç! Hem de bilgisiz, cahil romantik takımından bunlar. Hah, bilgisiz dediysem de öyle bilim, felsefe falan kast etmedim; bilakis hayatın gerçeklerini öğrenemedikleri için bilgisiz bunlar. Bu insanlara 4 buçuk milyon doları ayakkabı kutularına nasıl sığdıracakları öğretilmeli, para sayma makinelerini nasıl kullanacakları öğretilmeli. Sorgulama-paylaşma gibi berbat duyguları işte böyle böyle yenebildim. Işıltılı dünyamızın az sonra çökecek şehvetine Nagiş, viskilerimizi tokuşturalım, şerefe! Dediğin gibi; bürokratlara, kurumlara yedirdiğimiz "rüşvet maaşları" da minimuma inebilse!

5 Aralık 2013 Perşembe

Öteberi

Sarp bir yamacın kıyısına saplanan niteliğim
Rendelendi ağır ağır katmer katmer
Çok işlevli dilimlendim
Rendeden çukur tabağa gitmemiş can derdim
Derdim paylaşıma açmadığın efendin
Yenemedin ve ben geberdim
Tabağa iyi bak şimdi orada gördüğün niceliğim
Gözüne yerleşmiş ezeli mesleğin göz gurmeliğin
Göğe yükselen polyanna ağacı dilimledin
Bu kütüğün toprakla buluştuğunda fosilleşeceği vakte değin
Sızı alışması kısım kısım yüzünü güneşe dönüp erginleşecek
Kazı çalışması kasım kasım sözüne başlayıp aralık ayında zalimleşecek
Uzakta, kısa kısa mesajların uzun uzun hüsranları verdiği bir döneme gelindiğinde
Üzerinde ne var sorusu, kalbin üzerinde tedirginlikten başka bir duygu kalmadığı gerçeğine denk düşecek
Gelenekseli terk edemediğin için gözyaşları alana üşüşecek
Sarp bir eşikte, iktidar heveskârınca ötekileştirilen, öteberi ye atılmaya devam edecek.

4 Kasım 2013 Pazartesi

Kuş beyinlilerin kardeşliği




Yollara kuşların konmasını, koyulmasını isteyen gençlere saldıran kadın. Kuş koysunlar yoluna ki yolunda cıvıldayan kuşlar devleti gri renkli meşguliyetten kurtarsın. Devlet kargasının öğrenci kediyi öldüresiye bir oyuna davet etmemesi için kuş beyinli olmanın utanılacak bir durum olmadığı sana anlatılsın. Bir avuç kuşbeyinli 128'ler bir teneffüs daha yaşatacak kara mermerin altındaki çocuğu. Bir teneffüs daha yaşamak toprağa bir kez daha ayak basmak demektir. bunun ihtirasını sırça köşklerde yaşayanlar bilmez. Mekik oyalı yazma takanların çocukları, oyuncağı olduğuna kati suretle inanacak. İnanacaklar ki, parasız zabit sokaklarda oyuncakların parayla dönen dünyadan daha değerli olduğunu cümle aleme anlatacaklar.

Yaşasın kuş beyinlilerin kardeşliği!

2 Nisan 2013 Salı

Ah mirim, "kadınları çözdüm artık" diyen, entelektüel görünümlü züppe

Bir şeyler çözmeye muktedir midir böyle erkekler? Sorun da burada zaten çözdüğü şeyler abidik gubidik erkek-ül neye ge(v)rek şeylerdir. Burnundan kıl aldırmaz muteber entelijansiya ambrazotti. Sorsan en ekolojik, sosyalizan her türlü ilim, bilim ve kilimi yutmuştur. Ya bu konu, feminizm, lgbt etrafında dönen mevzular öyle bir şeydir ki insan olmanın ilk kıstası bu alanlarda yatar. Turnusoldür. Toplumsalın acı biber salçasıyla o kadar bitişik ki er kişi için bu mevzular er kişi dakikasında çark eder ve toplumsal acı biber salçasını afiyetle yer. Popüler kültür piyonu, fili olmak her fırsatta sığındığı saçak altı barınak. Oh ne afiyet yesin biberi soğanlı soğanlı bir kere bile yese ağzı kokacaktır. Ağzı testosteron virüsü kapmış zavallının. Her şeyi anlamış da bir kadınlar kalmış. işte pipücüğün asıl nirengi noktasını kaçırması burada yatar. Bu kısmı anlamadıysa dünyayla ilgili herhangi bir sorunu anladığından kesinlikle emin olmayınız. Tahta kendi oturmuş, oradan gülücük dağıtıyor sözde. Hele sen bi’ in ayol. Yeryüzüne ayak bas bakalım. Elindeki şarap kadehi ilkel bir sarhoşluk vermiş, sendeki erkil erkil davranışlar. Sen hele bi’ irkil kaldırımda, kulaklarını da aç ki şöyle iyicene, gelsin baba, gelsin gelsin koca, gelsin devlet... Sloganımız şöyle girsin çekiç örs üzengine.

10 Şubat 2013 Pazar

Merhamet

Vicdan edilgendir, merhamet etken. Otobüs durağında beklerken merhamet, bineceği otobüs hiç gelmez. "vicdan"la yanlış otobüslerde yol alınır. Geçici heveskâr bir eylem ile direksiyon kontrolü vicdanda olur. Vicdan gereklidir. dünyanın kalbi ondadır. Eh be, birazcık sende bu bulunsa böyle olmazdın denir kimi kimselere. Ancak vicdanının sesini dinleyen çoğu zaman insana ait bir trajedi karşısında bu sızlamanın sesini duymak dışında bir şey yapmaz. Vicdanın bir sonraki adımı elini taşın altına koymaktır. Vicdan merhametle etkileşime geçtiğinde anlam kazanır. Bakmayın öylesi zavallı gibi görünen bir görüşünü olduğuna "merhamet"in. mağrurluğundan gram ödün vermez. Vicdan gibi çeşitli boyutları olan kimi zaman sanal bir hüviyete bürünen bir karakter taşımaz. Bir eylemliliği ihtiva ettiği için kendi başına bir çaba söz konusudur. Çabayı gerçek manada merhametin kılığında görürüz. Acımanın negatif boyutunu tam anlamıyla simgelemez. İçindeki bu takdir edilesi "çaba", acınma hüllesini bertaraf eder. Bu yüzden değerlidir kendisi. Az bulunur 24 karat altındır. şimdi işte afrika için işlettiğimiz, işletilen vicdan muhasebesinin neden bir işe yaramadığı üzerine konuşabiliriz. vicdanının sesini ömrü boyunca dinlemiş ancak biteviye kendini düşünen hesaplarıyla timsah gözyaşlarını esaslı bir gayrete dönüştürmemiş insanın arkasındaki hiçbir işe yaramayan duruş buradan kaynaklanır. hapishanedeki haksız yere yatan kitleler, reel hayatta dramatik anlara her zaman tanık olanlar hayat bunlarla doludur. Hayat bunlara vicdanı sızlayan cağnım nadide insanlarla doludur. Mamafih, merhamete dönüşmeyen vicdan ancak sızlamakla yetinir. merhamet hali hazırda bir metafordur. Muadilleri "aktivizm", "harekete geçme", "çaba" gibi şeylerdir. Niteliği, içeriğinin neyle doldurulacağı kişinin, birkaç kişinin kendilerine bağlıdır. Vicdanın 200 kilogramlık kayasını yerinden oynatmak realist bir aktivist çabayla mümkün olur.