Pages

21 Eylül 2010 Salı

Ün Sarhoşluğunda Komaya Girenler

Ün dediğimiz şey ne kudretli bir şeydir.
Ne muhteşem bir şey dirki insanlarla dalga geçme hürriyetini verebilsin,ne muhteşem bir şey dirki alabildiğine amiyane diyaloglara insanların tempo tutmasına sebep olabilsin,ne muhteşem bir şeydirki onca aşşağılık zinciri olaylar karşısında bile pişkince popüler kültüre en ufak bir yara almadan hizmet etmelerini sağlasın…

Bir ikramiyede en yüksek rakamı kazanan birinin sevinçten neredeyse delirecek gibi olmasıyla kendini kaybetmesi misali “ün” dediğimiz kavramdada ona ulaşıldığında kendini kaybetme,kendi benliğine fetişistlik derecede hayranlık gibi şeyler genelde ülkemizde kanıksanmış birşeydir.

80′ler ve sonrasında kendini iyiden iyiye hissettiren alt tabaka kültürünün nasıl çıktığını bu ülkede yaşayan her birey iyi yada kötü biliyordur;ülkenin genelinde seyreden kötü hayat şartları,ekonomik kriz ve varolan diğer kötü hayat standartları yoğun bir biçimde köyden kente doğru yaşanan bir nüfus göçünün yaşanmasına sebebiyet vermiştir.İstanbulun olduğu kadar diğer tüm metropoller içinde geçerli olan taşı toprağı altın olma mottosu tüm insanları oldum olası bir heyecana götürmüştür,bu doğrultuda herkes geleceğe umut tohumlarını saçmış ama gelin görünki aradan çok fazla bir süre geçmeden taşın toprağın altın olma durumu taşın toprağın eziyet olmasının ötesine geçememiştir,bu öyle bir şey dirki insanlar geride bıraktıkları köy yaşamını mumla aramaktadır,ama artık her şey geride kalmıştır,bundan ötesi 3 kuruş liraya kanaat getirip ona göre düşe kalka yaşamaktır,yaşamaya çalışmaktır.

Genelde ünlenen ve ün sarhoşluğundan komaya girmesi muhtemel insanların biyografilerine baktığımızda genelde hep aynı şey karşımıza çıkar,bu nedir sefaletten kırıldığı sırada asgari ücretin çok çok altında,sigortasız çalıştığı şartlar altında bir anda birisi çıkar ve o sefil hayatına bir anda veda etmesine sebep olacak,hayatının fırsatını sunar ona.Sürekli beddualar ettiği eski hayatına veda eder ve huzurun kapısından şanın alabildiğine ihtişamlı kapısından adımını atar içeri,bu öyle bir kapıdırki eski hayatına dair kim varsa unutur anne baba,eş dost artık onlar için fotoğrafta kalmış eski bir kağıt parçası kadar basittir,ki sizlerde bunu ara sıra magazin programında o xx ünlü oyuncu,şarkıcı yıllardır arayıp sormadığı xx annesini,babasını kaderine terketti ve bunun sonucunda oda xx hastalığına yakalandı xx şartlar altında yaşıyor,xx bir hayata yaşamaya razı oldu gibi dahada çeşitlendirebileceğimiz şekilde haber olarak televizyonlarda görürsünüz.O ünlü sanatçımız(!) ise onu üne kavuşturan yılların ardından ün denizinde kulaç atmaya çoktan başlamıştır x bir televizyon kanalında eski yaşamından kalan bir akrabasının feryatları ona bir fısıltı gibi gelir onuda kulağına bir tıkaç tıkar ve onuda duymaz.Milyon dolarlık abiye kıyafetler içinde milyon dolarlık 4 çarpı 4 jiplerde onun tek derdi servetine daha fazla nasıl servet ekler onun derdindedir,bunu başarabildiği kadar hayata tutunur gayri safi milli servetine (!) eklediği yeni sıfırlar kadar hayata tutunur…

İşin buraya kadarki hali sanatçı görünüşlü sanatçıların basit bir ünlü olma sendromu gibi görünebilir,ama farkettinizmi bilmiyorum ama bu sendromlar son zamanlarda kroniksel bir hal aldı ve pandemi haline geldi.Gün geçmiyorki bir sanatçı görünümlü sanatçımızın ekranda biriyle yaşadığı ağız dalaşı,terbiyesizce haddini aşma durumları,kendinden alt tabakada olanları aşşağılama davranışları gibi olaylar duyulmasın.Bunlar neler,hangi olaylar biraz sıralayalım ve biraz inceleyelim isterseniz.

Birkaç tanesini 16 punto gazete jargonu gibi sıralıyorum şimdi sizlere…

Rutin gece sahnelerinden birini gerçekleştiren Türk Sanat Müziğinin Divası(?) Muazzez Abacı istediği gibi keman çalmayan keman çalgıcısını sahne önünde tartakladı,kemancı ona karşı saygıda kusur etmeyerek istediği şekilde çalmaya çalıştı ama diva Muazzez Abacı halen hakaretler ediyor,tartaklıyor ve onun konuşmasına izin verdirmiyordu.En sonunda keman çalgıcısı daha fazla dayanamayarak yerinden kalktı ve bu haksızlığa karşı sesini daha çok duyurmaya çalıştığı sırada mekanın yöneticileri hemen devreye girerek bu sefer onun konuşmasına izin vermediler.3 kuruş ekmek için çalışan bir emekçiye bunların yapılması ülkedeki sözümona sanatçıların rezilliklerini balçıkla sıvansada kapamaya yetmiyor.

8 yıldır oğlunu görmeyen Hafize Ana sonunda oğluna tv ekranlarında Seda Sayan sayesinde kavuştu diye biliyorduk ama hem Hafize Ana hem 8 yıldır göremediği oğlu profesyonel oyuncu çıktı ve tv’ye yansıyan bu olayın tamamen kurgu olduğu daha sonrasında kendilerinin söylediği yalanlarla ve itiraflarla ortaya çıktı.Olaydan sonra Seda Sayan bütün bunlar evet bir oyundu ama ben bunu bilmiyordum bunların tek sorumlusu eski çalıştığım program şirketi,onlar bu kirli oyunu düzenlemişler benim haberim yoktu…Olay ertesinden casting şirketinin yaptığı açıklamada Seda Sayan’ında bu ucuz aldatmacayı bildiğini ortaya koydu.

İbrahim Tatlıses Yıldız Tilbe’nin çıktığı program İbo Show’da Yıldız Tilbe’nin sahnede çok alış almasını kıskanmış olacakki şarkısını yarıda kesti ve ona anlamsız sorular sormaya çalıştı,onu bozmaya çalışınca Yıldız Tilbe’de ona cevap verdi ve sahnede gergin bi hava oluştu ardından İbrahim Tatlıses eline mikrofonu aldı olayın vehametiyle ilgili,bu durumun kendisini sözde ne kadar üzdüğüyle ilgili Yıldız Tilbe’ye veryansın etti ve halk desteğini almak adına Yıldız Tilbe ile yaşadığı eski çamaşırları anlamsız bir şekilde bir bir ortaya döktü ve dediği son laf ortalığı karıştı “Ben seni pezevenklerin elinden aldım,sen beni aradın abi beni dövdüler diye ben de seni onların elinden aldım”dedi.Bunun ardından Yıldız Tilbe açtı ağzını yumdu gözünü evet beni dövdüler ve ben sonra eve gittim beni kimse kurtarmadı dedi ve ayrıca eski olayları 70 milyonun önünde böyle ortaya açmaya ne hakkınız var dedi…Daha sonrasında her şerefli insan gibi kendisine edilen bu kadar hakaret sonrasında Yıldız Tilbe programı terk etti.

Popstar Alaturka yarışmasının x haftaki programında Bülent Ersoy sözleri ve yaptıklarıyla yine damgasını vurdu. Ersoy daha önce de bir kaç kez yaptığı kontrolü yaptı. Canlı yayında yarışmacıya göğüs kontrolü yaptı.Şarkısını söyleyen yarışmacı Özlem’e “Senin göğüslerin silikon mu?” diye soran Ersoy genç kızın Hocam içeride baksak sözlerine kulak asmadı.. Ne hocası ulan dedi.Yarışmacı Özlem o kadar çok utanç içindeydiki gerçekten inanılmaz derecede yüzü kızardı,ama imza attığı sözleşmeler uyarınca programdan ayrılamazdı,herhangi bir şey diyemezdi,çünkü köle mukavelesi bunu gerektiriyordu,Birileri ünlü olmayı ilahi bir güç sayarak herşeyi yapabileceğini sanıyordu,bir zaman sonra o kadar durum iğrenç bir hal aldıki bu göğüslerin silikonmu bakıcam tarzı teşhis kontrolüne kadar gitti,üstelik ilkinde Bülent Ersoy yarışmacı kızı yanına çağırdı kız yapamam hocam deyince Bülent ablamız teşhisi bizzat yanına giderek yaptı.Bu kalite kontrol sonrasında içi inanılmaz bir huzura ererek Bülent abla koltuğuna oturdu(!).

Mehmet Ali Erbil programına çıkan zihinsel özürlü vatandaşlardan birinin eşofmanını artık 10 yaşındaki çocuğun bile yapmayacağı şekilde canlı yayında indirdi ve hiçbirşey olmamış gibi programa daha sonra devam etti,Zihimsel özürlü vatandaşımız olayın varlığıından yokluğundan bile haberdar olmayarak oda hiçbir şey olmamış gibi programa devam etti.Oradaki EĞLENEN kitlede bu olanlara hunhar bir şekilde kahkahalarla güldü ve zavallı bir şekilde alkışlamaya devam etti.

Aslında hangi brini daha sıralayabiliriz o kadar çokki,bu liste yoksa uzar gider… Bunlar tüm toplum tarafından o kadar kanıksanmış ki ve maalesef herkesin birbine olan karşılıklı çıkarları neticesinde kimse birbirine laf söylemiyorki,gerçekten tüyler ürpertici.Bu kirli oyunlar,kokuşmuşluklar bir süre sonra insanın içini öyle bulandırıyorki gün geliyor televizyonu açarken artık aman bir şekilde bir yerden gene karşımıza çıkarmı korkusu tüm benliğimizde vuku buluyor.Onlara hangi güç bunları veriyor,kendilerinden böyle davranışları yapacak cesareti nasıl buluyorlar orası meçhul ve dahada meçhul olan neden halen çoğu kişi bu aymazlıkları gördüğü halde onları izlemeye “zapping”kültürüne hizmet etmeye devam ediyor …?

Yapımcıların halk bunu istiyor o yüzden bunları yayına veriyoruz dediği saçmalığa biz inana duralım birileri sürekli bu oyundan ceplerini doldursun ne yazıkki bu senaryo böyle sürüp gider…


27-10-2009 tarihinde kaleme alınmıştır.
Enhanced by Zemanta

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder